[Eski] Tanışmak İçin-Kimiz Biz?

Bu başlık 2011 ve öncesi açılmış Müziktek Forumu başlıklarından biridir

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Ömer Serkan Gülal 6 Haziran 1979/Aydın

6. ayın 6'sında sabahın 6'sında dogmuşum :twisted: (666)

İlkokula giderken abimin iteklemeleriyle radyodan tanıştım müzik denen virüs ile, daha o yaşta kapmıştım şifayı.....

Hatta elimde ki tenis raketi ile Mark Knopfler'e eşlik ettigimi hatırlıyorum Money for Nothing calarken....
:lol:

o zaman ilkokula bile gitmiyordum....

daha sonra blok flut caldıgım ilk enstruman oldu (klasik ilk okul enstrumanı) , başarısız bir org denemesinden sonra gitarla tanıştım 15 yaşında ve hayatım degişti; asosyalleştim, hayallerim degişti ama aile baskısı falan derken Selcuk Üniversitesi Jeodezi ve Fotogrametri bölümünü kazandım ve 6 sene süren Konya macerası basladı ...
Orada profeyonel müzikle tanıştım , sevmediğim müzikte olsa calarak para kazandım ,hatta bir tane türkücünün arkasında turneye bile cıktım(Mustafa Yıldızdoğan)...

sonra okulu bıraktım 4. sınıftan ve İstanbul'a tasındım ,muzikle amatorce ugrasmaya devam ettim hatta Battle Of The Bands'de final yaptık...iki sene sonra da ege işletmeyi kazandım 26 yasında tekrar okumaya başladım bu okul biter heralde :?
müzik hep hayatımın bir köşesinde yer alıyor,alacak da şu an kurdugum gurubumla bir yerlerde cıkıp calma durumuna gelmeye calısıyoruz bestelerimiz var onlarla ugrasıyoruz , bir demo olunca asarız , paylaşırız


budur yani...
sevgiler....


s
 
11 Kasım 1969 senesinde İstanbul' da doğmuşum. Annemin evlenmeden önceki en büyük ve gerçekleştiremediği hayali piyano çalmak olduğu için 5 yaşına gelince çocuklarını konservatuara yazdırmaya karar vermiş. Böylelikle 1974 yılında sınavla İstanbul Belediye Konservatuarı Piyano bölümüne yarı zamanlı olarak girdim. Emel Çelebioğlu, Selçuk Uraz, sevgili Feride ablam ve Meral Vardar (Yapalı) gibi önemli isimlerin yanında temel eğitimi aldım.

Okulumuz, Çemberlitaş' taki Piyerloti Caddesinde merdivenleri gıcırdayan o köhne, kitap ve küf kokan ahşap binaya taşınıncaya kadar, eski Beşiktaş evlendirme dairesi - şimdiki Beşiktaş Belediyesi' nin - bulunduğu binada 2 yıl boyunca harika günler yaşadım. Mimar olan babam ve avukat olan annem beni rahmetli Ali dedemlere bırakıp işlerine giderlerken, babam kocaman aydingerlere bütün gamları iri iri yazıp hepsini ezberlememi sağlardı. Annem'e gelince, ben piyano çalarken sayfaları çevirecek kadar nota takip etmesini öğrenmeyi başarmıştı. Ne var ki, Piyerloti Caddesi'ndeki o bina konservatuardan ve müzikten soğumamın en büyük sebeplerinden biri olmuştu. Oradaki zor günlerim kalan 8 sene ile sınırlı kalmış ve bir gün sınavda J.S.Bach' ın bir eserini kasıtlı olarak yanlış çalıp kendimi okuldan attırmamla son bulmuştu. Bu duruma en çok üzülen kişi ise doğal olarak annem olmuştu. Sınav sonucunu beklemeye tahammül edememiş ve hocalarımla konuşarak benim için sevindirici ama kendisi için yıkıcı olan haberi almıştı. Merdivenlerden yaşlı gözlerle inerken sağ elin baş parmağını aşağı doğru çevirerek bu işin burada bittiğini ima eder bir tavırla aşağı inişi daha dün gibi taze anılarımda.. ve o anda yüzümde beliren gizli gülümseme...

Annem bana aynen şunları söylemişti; 'Bu yaptığının ne olduğunu anlayabildiğin gün çok pişman olacaksın.' Olmadım dersem yalan söylemiş olurum.

Bu gün düşündüğüm zaman, o zamanki davranışımı çocukluğuma bağlıyor ve belki de bu şekilde kendimi avutuyorum.


Ortaokul ve Lise Öğrenimimi Tarabya Özel Dost (şimdiki Jent koleji) Lisesinde tamamladım. Okul yıllarında arkadaşlarımla Vis-vitalis adlı bir müzik gurubu kurduk. Bu gurup bir süre sonra dağılınca Emre Özgen adlı bir arkadaşımla Emre & Emre adlı başka bir gurup kurduk. Okulumuzun müzik holünde piyano çalma özlemimi gideriyordum. Çünkü evdeki piyanomun kapağını dahi açmak istemiyordum. Öte yandan müzikten bir türlü kopamıyordum. İşin en zor yanı ise bu olayı aileme anlatmaktı. Hayatımın ilerleyen dönemlerinde tanıştığım yeni arkadaşlarımın müzisyen olmaları ve buna benzer tesadüfler, aslında...kısaca karşıma çıkan herşey beni
müziğe doğru itiyor ve ben ise bunu gizli gizli içimde hissederken, duygularımı çevreme ve özellikle aileme belli etmemeye özen gösteriyordum. Bir gün gitar çalan arkadaşlarıma özenip gitar çalmak istedim ve bunu babama söyledim.

O da 'Sen 2 sene boyunca evinde duran piyanonun kapağına elini sürmedin.' diyerek sitem etmişti. Belki haklıydı, ama o gitarı almama hiç birşey engel olamazdı. Kendime prortakal sandığından bir gitar yaptım. Telleri misinadan, akord kulakları ise vidalardan oluşan, yarı banjo - yarı tanbur görünümündeki ilginç müzik aleti ile babamın karşısına geçip 'Albeniz - Asturias' ı çaldığımda gözleri dolmuştu. Hatta tekrar çalmamı istemiş ancak 'gitarın' akordu en fazla bir şarkı çalabildikten sonra tamamen bozulduğu için o isteğini yerine getirememiştim. Böylece o hafta babamdan aldığım harçlıkla kendime ucuz bir gitar aldım.

Gitar ile beste yapmanın zevkini tatmaya başladım ve bunun karşılığını Emre ile birlikte verdiğimiz okul konserlerinde almıştık.

1988 yılında Özel Dost Lisesinden mezun olduktan sonra Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesini kazandım. Bu seçimimde, babamın rapido ve cetvelleri ile sanki bir oyuncakmış gibi oynadığım çocukluk günlerim etkili oldu. Üniversiteye adapte olmakta çok zorluk çektiğimi söyleyebilirim. Ama okulun içinde kendimi okuldan uzaklaştıracak bir ortam yaratmayı başardım. Aslında yine kader ağlarını örüyor ve beni Üniversiteler arası müzik yarışmasında 2. yaparak önüme bir çok fırsatlar çıkmasını sağlıyordu.

Ancak ailem önce okulumu bitirmem gerektiği konusunda baskı yapmaya başladı. Gelen bir çok otel-bar teklifini geri çevirmek zorunda kaldım. Ben de üniversitede bir müzik kolu kurarak, gönüllü bazı arkadaşlara müzik dersi, kimilerine piyano dersi vermeye başladım. Bu sırada okulun tiyatro gurubu ile tanışarak, Düşler adındaki oyunun müziklerini yaptım. Bu benim tiyatro müziği alanındaki ilk deneyimimdi.

Üniversiteden mezun olup master sınavınında, okul hayatım boyunca bana çok çektiren Ali Düzgün hocamın bölümü olan Tasarım bölümünü birincilikle kazanmama rağmen, ikincilikle kazandığım Yapı Malzemeleri Bölümüne girmeyi tercih ettim. Asistanlık için hocalarımın beni yönlendirmesi üzerine sınava girdim. Tüm sorulara doğru cevap vermeme rağmen başka bir öğrencinin kendisine sağlanan torpil ile bir anda benim yerime asistan oluvermesi, master programını yarıda bırakarak okulu terketmeme sebep oldu. Mezuniyetine dahi gitmek istemediğim okulumdan diplomamı ise sadece askere giderken mecbur olduğum için almıştım. Bu arada 7 ay kadar UMO mimarlık bürosu ve 1 yıl kadar Maya İnşaat firmasında, vaktinde Frank Lord Right' ın talebesi olan rahmetli Paul Steven' ın asistanı olarak mimarlık yaptım.

Müzikal anlamda çalışmalarım, beste yaparak ve müzik piyasasında yeni insanlarla tanışarak devam etti. İskender paydaş ve Cenk Eroğlu ile tanışmamın ardından, aranjörlük yapabilmem için gerekli bilgiyi ve ekipmanı toplamaya başladım. Daha yolun başındayken en deneyimsiz anımda gelen iş teklifini kabul ederek Tuğrul Arsever' in prodüksüyonunda aranjör ve besteci olarak çalıştım. 1996 yılında hazırladığım kendi albümümü piyasa çıkartmak üzereyken askere gittim.

8 ay süreden sonra Bodrum' a yerleşmiş olan ailemin yanına giderek orada babamın mimari çalışmalarına yardımcı olmaya çalıştım. Bir villa inşaatı bitirerek mesleğimde ilk ciddi tecrübeyi kazandım. Ancak, İstanbul ve müzikten uzak kalmanın beni giderek körelttiğini ve kendimden uzaklaşmaya başladığımı hissettim. İstanbula geri dönüşüm, benim müzik adına kaybettiğimi düşündüğüm zamanı telafi etmem için harcamam gereken yoğun bir emek sürecinin başlangıcı oldu.

Birçok insan gibi ben de kendi iç dünyamda çalkantılar yaşayarak, bir ideal uğuruna uzun ve yorucu bir temponun içine girdim ve bu şekilde sadece kendi imkanlarımla yarattığım bağlantılarımla, inanılmaz bir yarışa sahne olan müzik piyasanda, işin mutfağı diye tabir edilen o yerde, profesyonel müzik hayatında kendime bir yer edindim. Bu zaman içerisinde birçok sanatçı ile çalışma ve tanışma fırsatı buldum. Bir çok başarı ve hayal kırıklıklarını bir arada yaşadım.

Her iki mesleğimi de çok seviyor, ürettiğim herşeyle gurur duyuyorum.

Nefes almaya devam ettiğim müddetçe yeni müzikler yaratmaya ve bunları sizlerle paylaşmak için elimden geleni yapmaya devam edeceğim.

...

İşte size tüm samimiyetimle kendi hikayemi anlatmaya çalıştım.

Okuduğunuz için teşekkürler...


E.Ö

not: bu yazı web sitemden alınmıştır
 
Mesajları okuyunca kendimi yazmak zorunda hissettim. Ben de uzun zamandır okuyucu olarak iştirak ettiğim foruma yeni üye olmuş biriyim.

Yazılan mesajların çoğu birer müdafaaname mahiyetinde. Muhtemelen benimki de öyle olacak.

Adım İrfan Ekşi. 30 Nisan 1983 tarihinde Adapazarı'nda dünyaya gelmişim. İlkokulu Büyükgazi ve Ozanlar ilköğretim okullarında 5 ayrı hoca ile bitirdim. Ortaokulu ve liseyi Sakarya Anadolu Lisesi'nde okudum. Geriye baktığımda en güzel yıllarımın SAL'da olduğunu görüyorum. '99 depreminden sonra bazı sorunlar yaşadım ve işler kötü gitmeye başladı. Halen de düzeltebilmiş değilim. Mezun olduğum 2001 senesinde tercih zamanına kadar aklımın ucundan geçmeyen Sakarya Üni. inşaat müh. bölümüne girdim. Şu anda 5. senemdeyim ve inşallah seneye bu zamanlar bitireceğim.

İlgi alanlarım programlama, elektronik ve müzik.

C, C++, PHP -biraz da- x86 assembly vs. dillerini biliyorum ve Win32API ile bazı programlar üzerinde uğraşıyorum. Java, C# gibi yüksek seviyeli dillerden hazzetmiyorum. C ve C++ favori dillerimdir.

Elektronik konusunda da mikrodenetleyici merkezli projeler, devreler ana meşgalemdi ama artık başkalarının tasarladığı yongaları programlamak bana heyecan vermemeye başladı. FPGA Starter Kit alarak VHDL yada Verilog dillerinde yonga tasarımına girmek istiyorum. (Yüksek seviyeli şeyleri sevmediğimi söylemiştim). Hedefim kendi mikrodenetleyicimi yada işlemcimi yapabilecek seviyeye gelmek. Analog tarafımın gayet zayıf olduğunun farkındayım ve hafızamın bir taraflarına kaydettim bunu.

2001 senesinde bas gitar sevdam depreştiği halde hevestir, geçer diyerek almamıştım. Heves olmadığını anlamış durumdayım. Bas gitar şu aralar üzerine en çok eğildiğim konu durumunda. Hakkını vererek çalmak istiyorum bu güzel aleti. Huyumdur; Marcus Miller veya Victor Vooten gibi bir adamı görsem ne var, ben de yapabilirim triplerine girerim, onları virtüöz yapan azmin, enstrümanlarına olan sevginin farkında olarak.
Favori gurubum Queen'dir ve çok severim bu adamları. Basçı namzedi olarak Brian May'e heves ettiğim olur ara sıra :) . Bu gurubu canlı olarak seyredememek içimde büyük bir ukdedir. John Deacon'ın Precision tonlarını severim.

İki tür müzik olduğuna inanır ve hayatta arkadaşlarıma başarılar dilerim.
 
Yani şimdi ben sana.. Brian May bas değil gitar çalıyordu diycem... sen de bana.. 'sazan yaptııım' diyceksin ve gülecek miyiz 8) hani sazan atlar ya her yeme... ben de atlamış mı oldum yoksa... diye düşünmeden edemedim...
 
Boş zaman buldum yazayım bari ben de.

28 Mayıs 1981 de İzmir'de doğdum. Eşrefpaşa Devlet Hastanesinde 8 doktordan oluşan bir heyet tarafından güç bela dünyaya getirilmisim. Doğum esnasında bazı ufak tefek (!) sorunlar yaşanmış (Annem hastaneden kaçmaya çalışmış, Süpermen uçuşu pozisyonunda (Sol kol önde) doğmuşum vs) O günden bugüne 4 kere kafamı yarmama, bileklerim çatlatmama, bir gün içinde 4 kere dereye düşmeme rağmen
halen hayattayım. (Jackass gibi adamım maşallah. Daha bugün ayağıma bulaşık makinesi düştü :) )

Neyse, dünyaya geldikten kısa süre sonra bir isim kaos u yaşanmış. Ebeveynlerim isim savaşına tutulmuş "benim babamın adı olacak" kavgası yapmışlar. Derken olan bana olmuş annemin babası Mehmet, babamın babası Ali olduğu için Mehmet Ali ismini koymuşlar. Fakat şehir hatları vapurundaki "Bitti mi???? Hayır Bitmedi!!!" diyerek kalem satan amcalar misali isim hadisesi ne yazık ki burda bitmemiş. Annem Evren adını istemiş. Siyasi boyutu hiç olmayan gayet safiyane bir düşünceyle "Tüm dünyayı gezsin dolaşsın, Kainat gibi sonsuz bir vizyonu olsun" diyerek bu ismi de eklemişler. Üstüne bir de soyadı eklenince olmuş "Mehmet Ali Evren Tolgay" ..

Bu hızla anlatırsam 3 sayfa sonra anca gelicem ilkokul çağına :) O yüzden hızlanalım. 4-5 yaşına kadar sokakta yazın don atlet top peşinde koşan, kışın ise evde tren araba vs ile oynayan bir velettim. Hiç ağlamazmışım. Oturduğum yerde uyuya kalırmışım. Hatta bir oyuncakla 10 saat oynadığım olurmuş. Neyse ben ilkokula başladığım sene okulumun adı " 50. Yıl Merter İlkokulu" idi. Simdi tahminen 70. yıl olmuştur. Bir ara Merter de FONO Özel İlkokuluna yazılmıştım hatırlıyorum. Hiç sevmemiştim o okulu. Yanlış hatırlamıyorsam 3. sınıftım o zaman. Kaçmıştım okuldan eski okuluma gitmiştim "Örtmenim ben geldim" diye sınıfa girmiştim :).

Orta okulda ise Fındıkzade'de Akasya Kolejine yazıldım. Okulun en parlak öğrencisiydim. Derslerim çok iyiydi. Lise son sınıfta Fen bölümünde okul birincisi olmama rağmen 1999 yılında ÖSS de 200 puanla açıkta kaldım. Okulun ortalaması 120 civarı birşeydi. Arkadaşlar beni döveceklerdi zor kurtuldum :) Bir sene sonra dersanede test çözmeyi öğrenerek 210 puanla İtü Elektrik Mühendisliği bölümüne girdim (Fakat anladım ki o bana girmiş ben değil eheh :). Halen aynı bölümdeyim 6. senemdeyim bakalım sonumuz hayırlı olsun.

Müzikle alakam lise son sınıf zamanında klasik "Hadi grup kuralım birine de bası verelim he he he" muhabbetleri ile başladı (Bası vermediler bana davulu verdiler)Aslında ailemde çok fazla müzikle uğraşan akraba mevcut. Annemin makara teypleri var. Zamanında baya ciddi müzisyenlerle beraber çalışmış, yarışmalara katılmış dereceler almış. Ablam uzun zamandır solistlik yapıyor. Konservatuar mezunu, İzel in eski vokalisti. Bir çok soliste de vokalistlik yapmıştı. Eniştem aranjör. Birçok albümde, reklam filminde, jingle da imzası var. (Şanslıyım baya bağlantı açısından) Neyse işte konuya döneyim. 1 sene davul çaldım. Metallica vs falan çalıyorduk. Ancak solo gitarist bulamamıştık ben de " Yeter baaa" diyerek bir gitar aldım. Biraz sert bir giriş oldu ama 1999 Eylül de İlk Jackson gitarıma kavuştum :) Sabah akşam çalıştım tüm metallica sololarını çalıyorum derkeeeen bulduğumuz davulcu gruptan ayrıldı :p.

Sonra da işte yıllar boyu çalışıp uğraşıp kendimi bu işe adadım. Bir çok konsere çıktım, single çalışmamız oldu, şehir dışına minibüsle konsere gitme zevkini yaşadım, özel günlerde gecelerde çaldım, albüm kaydına girdim vs vs. Buradaki bir çok insana göre yolun başındayım halen. Yemiyorum içmiyorum herşeyimi müziğe yatırıyorum. Ekipman ve aile desteği konusunda çok şanslıyım. Umarım herkes aynı şeylere sahip olma şansını yakalar. Müzik ile ilgili yazacak çok şeyim var aslında ama yaz yaz bitmez o yüzden kesiyorum. Sadece yakında bir çalışmam olacak umarım tamamlayabilirim de sizlere sunabilirim diyorum.

Biraz da kişisel mevzulara gireyim. Hastalık derecesinde GS fanatiğiyim. Kaybedilen maçlardan sonra ağlayacak kadar fena olurum. Eski odam tamamen sarı kırmızıydı. Her maçı evde izlerim. Fırsat buldukça da gitmeye çalışırım. Saçlarımı iki kere uzattım. İlk defasında ablam kestir artık yahu dedi. Kestirdim sonra pişman oldum. Şimdi tekrar uzadı niyetim yok kestirmeye bu sefer. Su altı sporlarıyla ilgileniyorum. "Cmas" bröveli bir dalgıçım. 10 sene boyunca Galatasaray, Daarüşşafaka, Göztepe, Maltepespor da basketbol oynadım (Boyum 1.75 :) ) Ayak bileğimde sorun oluşunca bırakmak zorunda kaldım. Neden sakalların kırmızı ? diye sorarsanız bilmiyorum :) Kırmızıya karşı inanılmaz bir takıntım var. Mümkün olsa saçları da kırmızı yapıcam ya neyse. Kulağımda 7 tane delik var. Bütün hayvanları çok severim. Özellikle kedilere hastayım. Çöpte bile görsem koşup yakalayıp kucaklarım :) Aşırı hayvan sevgisine ragmen örümceklerden tırsarım. Hatta bu korkuyu yenmek için örümcek adam tişörtü giyerim sık sık. Onlar da yerinde iyi mutlu olsunlar da benden uzak dursunlar :)

Yoruldum valla kestim tamam :)
 
Arkadaşlar forumda böyle bir konun olması bence çok güzel.En kısa zamanda bende birşeyler yazacağım.

Kendi hayatım hakkına.

Ama şimdi fena halde alkollüyüm.

Yazamıyorum :)

Üşeniyorum, gözümde büyütüyorum...

8)

Bu kafayla biraz müzik yapmalıyım :) izninizle :)
 
Neyse ben ilkokula baþladýðým sene okulumun adý " 50. Yýl Merter Ýlkokulu" idi. Simdi tahminen 70. yýl olmuþtur.

Evren, olmamýþtýr, okulalra o isimler açýldýklarý yýl cumhuriyetin kaçýncý yýlýnda olduðumuza bakarak veriiyor. Ben de geçenlerde öðrendim. :)
 
Kısaca; 20 Kasım 1975'de Konya'da doğdum, ilk çocuk ve torun olmam nedeniyle çok şımartıldım. 6-7 yaşıma kadar sokağa çıkıp oyun oynama, arkadaş edinme gibi faaliyetlerden uzak durdum. Evde oturup, annemle Klasik Türk Müziği dinlemek yaşıtlarımla top koşturmaktan daha ilginç geliyordu.

7 yaşında mecburen sokağa çıktım zira okul başladı. Özel Gündoğdu Lisesi İlkokul Bölümünden sonra Konya Anadolu Lisesine başladım. İlkokulun son yıllarında ve ortaokul döneminde evdeki tüm elektrikli aletleri söküp bozdum, sonra zamanla tamir etmeyi öğrenip aileme kendimi affettirdim.

Elimde tornavida ile gezdiğim yıllar liseye geçerken ailemin bir Amiga 500 alması ile sona erdi. Oyun oynamaya yetecek kadar refleks ve konsantrasyona sahip olmadığım için m68k assembly diliyle ilgilenmeye başladım. Arkadaşlarımla Orbital adında bir Amiga-scene grubu kurup demo/intro yazdım, grafik tasarladım. Bu arada müzik programları ile tanıştım ve okulda nefret ettiğim müziğe tekrar yakınlaşmaya başladım.

Trackerlarla başlayan müzik hayatım 18 yaşımda aldığım ucuz bir akustik gitar ile devam etti. Bilgisayar ve müzikle fazlaca zaman geçirdiğim için Anadolu Lisesini bitiremedim ve daha az kredi ile bitebilen bir düz liseye geçtim. Yarım dönem Konya Gazi Lisesinde okuduktan sonra mezun oldum. Ama yine hobilerim öğrencilik hayatımda beklenileni verememe neden oldu, ilk yıl ÖYS'ye girmedim.

Lise yıllarından beri uğraştığım grafik/animasyon bilgimi bu yıllarda nakite dönüştürmeyi başardım; televizyonlara jenerik/animasyon yaptım. Amiga ile yatıp kalkıp, gitar çalarak geçirdiğim bir yılın ardından sınavı kazandım ve Pamukkale Ünivesitesi Fizik Bölümü'ne girdim.

Denizli'de bir grup kurup konserler verdim. Burada da yerel TV'lere jenerik/animasyon yaptım, "broadcast design" bilgimi ilerlettim. Fizik Bölümünde geçen iki yılın ardından, tekrar ÖYS'ye girip Ankara Üniversitesi Biyoloji Bölümü'ne girdim.

Ankara'da ilk yılımda Linux'la tanıştım. İlgi alanlarım genişledikçe okula ayırdığım zaman azalıyordu. Programcılık, 3D tasarım, müzik çalışmalarından arda kalan zamanda biyoloji ile ilgilendim. Ankara'da öğrencilik dışında iki belgesele yönetmenlik yaptım; online alışveriş sistemleri yazdım, donanım ve yazılım danışmalığı yaptım, network kurdum, ses sistemi kurdum. Okuldan iyice uzaklaşmama neden olan bir sürü şeyle uğraştım.

Öğrenmek, keşfetmek ve uygulamak temel prensiplerim oldu. Okuldan, üniversiteden, disiplinden, "evet hocam", "tabii efendim"den hep nefret ettim.

İki yıldır kardeşimle birlikte yaşıyorum ve birlikte çalışıyorum. Yngwie Malmsteen dinlemeyi, kernel compile etmeyi ve 3D modellemeyi çok seviyorum.
 
Ben Kıvanç Kaytanlı,
4 Haziran 78 yılında Ankara'da doğdum. Aslen Lüleburgazlıyım, Lüleburgazda büyüdüm.Ailenin yarısı Ankarada olduğundan yarı Ankaralıyım. Babam 70 li yıllarda trakyanın önde gelen gitaristlerindenmiş, amcalar da müzisyendir. Evde iyi müzikler dinlenmesi ve müzik aletleri bulunması nedeniyle müziğe ilgi duydum ve bu ilgimi küçük yaşlarda nedensizce bakın bu fender telecaster bakın bu da gibson les paul gibi marka model ezberleyerek ve onların resimlerini yapmaya çalışarak göstermişim.10 yaşıma geldiğimde harçlık biriktirip kaset alan bir çocuk olmuştum ama enstruman çalma fikri kafamda çok belirgin değil idi daha çok futbol, balık avı gibi şeylerle ilgiliydim. bu dönemlerde okuduğum ilkokulda babamın ücretsiz olarak başlattığı mandolin kursunu beceremeyerek 2 hafta sonra bıraktım, 30 kişilik sınıfta kursu bırakan sadece 2 kişi idik diğer arkadaşlar gerçekten çok güzel bir yıl sonu konseri vermişlerdi, Ben de ilgimi bir kaç yıl daha forma, futbol ayakkabıları,oltalar gibi nesnelere yönlendirmek zorunda kaldım. :) ortaokul yıllarında tekrar bir heves elimde babamın gitarı kendimi gitar dersinde buldum ama bu sefer de müfredatı beğenmeyerek iki derse gidip bıraktım aslında yine beceremedim, Iron Maiden tişörtüyle gitar dersine gidip bak postacı geliyor çalmak bende hafiften bir sarsıntı yarattı, hocam da branşı gitar olmayan çok iyi bir müzik öğretmeni idi. (keşke iron maiden dan haberi olsaymış da bana git o zaman dave murray i bul sersem herif deyip bozsaymış:)Lise zamanı geldiğinde gitar çalma sevdası rüyalarda Mark Knophler ile wembleyde çalma seviyesinde arıza çıkartmaya başlayınca ucuz bir akustik gitar alıp işe giriştim, (aşırı kilodan dolayı sanırım artık futbol hayatım bitmiş idi) ilerletmeye başladığımda da arkadaşlarla bir thrash metal grubu kurduk,(adı Lost Patrol idi,Gitar-Vokal: Barış Özcan, Bass:Kubilay Ertopçu, Gitar: Aydın Terziören)ekipmanı da terfi ettirip tam gitara hakim oluyorum galiba zamanlarımda iken eleman yokluğundan bu grupta davul çalmak zorunda kaldım(türk rock tarihinin en kötü davulcuları listesi olsa ilk 5 te kesin olurum) yaptığımız 5 parçalık demoyu sağolsunlar birileri ciddiye alıp blue jean dergisi yerli gruplar listesi sıralamasına almışlardı ve çok mutlu olmuştuk tecrübe ve güven kazanmıştık. Derken yaş 16 oldu ve lise bitti. (erken başlamıştım) çocuk aklım öss kavramını tanımadığından ve okul da bittiğinden kendimi daha da çok müziğin içinde buldum,Trakya civarında çeşitli gruplarla, şarkıcılarla çeşitli barlarda çaldım, enstruman çalma denemeleri fiyasko ile sonuçlanan çocuğa gitar çaldığı için para ödemeleri çok ilginç gelmişti, para vermeseler,ben üste para vermeye razı olabilirdim.:)Test çözmek yerine gitar çaldığım için fiyasko ile geçen iki adet öss macerasından sonra üniversite için Ankara'ya gittim. Orada tam istediğim gibi bir ortam vardı, çok iyi gitaristler,çok iyi rock grupları.. kendi çapımda beste ve düzenleme çalışmaları yapıyordum, kalan zamanlarda da okula gidiyordum. (pişman değilim) Ankarada Recycle (klavye:Ferhat Şahin,davul:Egemen Ünal,vokal:Yusuf Akbuğa, bass:Murat Erk)adında gerçekten harika bir grubum oldu ama zaman problemi ve benim yazları Ankara dışında çalışmam nedeni ile çok kısa sürdü.Sonra, Hakan Girit ve Cem Bezeyiş ile birlikte 80lerin bilinen gruplarından Grup Piramit i tekrar oluşturarak 2003 yılında Zamanımı Geri Ver adlı albümü kaydettik, bu albümün aranjelerini ve gitarları üstlendim. Küçük bir çocukken tv den takip ettiğim bu güzel insanlarla üretim ortamında olmak çok keyifli bir tecrübe idi. Daha sonra bazı pop sanatçıları ile sahne almaya devam ettim. Roxy Muzik Günlerinde Ankara'da bir dönem beraber çalıştığımız Murat Erk'in Full Aksesuar adlı grubu ile Roxy özel ödülünü aldık.

Tesadüfler birbirini kovalar iken bir gün kendimi turkish "guitar hero" larımdan Cenk Eroğlu'nun yanında buldum, Cenk'in gitaristliğinin inanılmaz müzikal yeteneklerinden sadece biri olduğunu anladım. Çalışma ortamındaki pozitif enerji, paylaşım ve dostluk kendimi daha fazla tanımamı sağladı, bana çevirdiği ayna kafamdaki puzzle ın eksik parçalarını yerine oturttu, hissedip adını koyamadığım şeylerin adını koydum, müziğin neresinde ne şekilde ne kadar olmalıyım? kısmını daha ciddi düşünmeye başladım. Cenk Eroğlu - Xcarnation projesinde asistan ve konuk gitarist olarak bulundum, o yaşanmışlık benim için çok anlamlı ve gurur vericidir... Her zaman müzisyen olmamı destekleyen babamı da aynı dönemlerde kaybettim, moral açısından ayakta durabilmemi sağlayan en önemli kişilerden biri yine Cenk idi, ne kadar teşekkür etsem azdır.Umarım uzun yıllar beraber çalışırız.

Cenk Eroğlu, Xcarnation albümü için akla zarar bir tempoda gece-gündüz kavramı birbirine karışmış bir vaziyette çalışır iken, en yakınında olan birkaç insandan biri de Emre Önbayraktar idi. Cenk'in eski arkadaşlarından olan Emre ile de bu dönemlerde tanıştım, çok yönlü yetenekleri olan müzisyenleri çekemeyip hiç sevmesem de, bu kuralı Emre için bozdum. :)) -şakaydı tabi ki- O da kendi albümü için çok sıkı bir tempoda çalışmaktaydı. Sevgili Emre'nin ticari kaygıları bir kenara koyarak içinden geldiği gibi hazırladığı "Onlar ve Diğerleri" adlı albümüne gitarist olarak konuk oldum, gerçekten keyifli ve özgürce bir çalışmaydı, ileride başka projelerimiz de olacak... .)

Ve, şarkı söylemek denen şeyi keşfetmeye çalışıp besteciliğimi geliştirmeye çabalıyorum. Müzisyen olduğum için çok mutluyum, böyle bir platformda, böyle güzel insanlarla "müzik" konuşup müziği paylaşabilmek, fikir alışverişinde bulunup öğrenmek çok keyifli.. Muziktek için başta Mahcem ve Doruk olmak üzere tüm moderator arkadaşlara; böyle güzel bir başlık için de Nurkan'a teşekkür ederim.



Sevgiler, iyi çalışmalar.

K
 
Kargaburun' Alıntı:
Basçı namzedi olarak Brian May'e heves ettiğim olur ara sıra :) .

Benim bu laftan kastım; Brian May o kadar güzel gitar çalar ki çömez bir basçı olarak benim de bas gitar tercihimi sorgulamama sebep olur idi. Tabi arasıra :wink:.

Emre Önbayraktar' Alıntı:
Yani şimdi ben sana.. Brian May bas değil gitar çalıyordu diycem... sen de bana.. 'sazan yaptııım' diyceksin ve gülecek miyiz Cool hani sazan atlar ya her yeme... ben de atlamış mı oldum yoksa... diye düşünmeden edemedim...
 
Kargaburun' Alıntı:
Basçı namzedi olarak, Brian May'e heves ettiğim olur ara sıra :) .

sanırım "basçı namzedi olarak"tan sonra bi virgül bu işi çözerdi :)...

edit:

:) simdi geri dondum basliga, yazip kacmak garip geldi..kısaca kendimden bahsediyim bu editimde :).. 1979 yilinin mart ayinda manisa/ salihlide dogmusum.."egitimimin" universiteye kadar olan kismini salihlide tamamladim..bi sene acikta kaldiktan sonra odtu metalurji ve malzeme muhendisligini kazandim 90larin sonunda.. ve maalesef hala bu bolumde bilmem kacinci uzatma yilinda egitilmeye devam ediyorum... adim cem bu arada..Filleri, Hendrixi, bulutları, sigarayı, Nick drake'i, Thoreau'yu, Doğu'yu, Stalker'ı, Jim Jarmush'u, Cristopher walken'ı, pencereden disari bakmayi, gevezelik etmeyi, iluzyonu, alemin bi kuruntudan olustugunu dusunmeyi, hiçliği ve piçliği ve baska baska bi suru seyi severim.. okulu bitirmektir su an amacim, sonrasi biraz allah kerim gibi..pek cv gibi olmadi benimkisi ama zaten cvlerlede aram pek iyi degildir :)..neyse amac okulu bitirmek ve an final donemi ise benim kacmam icap eder..

muzikteke saygilar sunarim..
 
Merhaba ben yeniyim ama artık yeni olmak istemiyorum o yüzden yazayım...

Adım Sinan Ayyıldız. 16 Nisan 1980'de muhtemelen kaza sonucu dünyaya geldim. Kaza sonucu diyorum çünkü benden 16-17-19 yaş büyük 3 abim var.
Çok komik bir öyküm var 3 yaşında okuma-yazma öğrendim televizyondaki bir programdan etkilenerek. Dolayısı ile ilkokul çok sıkıcı bir hal aldı.Annem babam psikoloğa götürdü beni ve o da bir enstrumana başlasın oyalanır dedi. Bunun üstüne 8 yaşında bağlamaya başladım. Ama hiç ilerletemedim çünkü TRT radyosunu sürekli dinleyen annem babamın müzik anlayışı ile benimki uyuşmuyordu ve bağlamayı nereyse bıraktım. Kendimi futbola ninja kaplumbağalara falan verdim...

Taa ki 19 yaşına kadar....
Bir gün Concerto for baglama diye bir albüm verdi arkadaşım ve aslında bu müziğin çok kaliteli formlarda ifade edilebildiğini gördüm deli gibi bağlama çalışmaya başladım 2002 de Erol Parlakla çalışma şansı buldum. Halen çalışıyorum. 2000 den beri armoni üzerine kafa yoruyorum. Halk müziğinde kullanılması gereken armoninin daha farklı olması gerektiğine inanıyorum. Özellikle dörtlü armoni ve jazz armonisi ile uğraşıyorum. Batı eserlerini şelpeye aktarıyorum. Erol Parlak tarafından yazılan Şelpe Metodu 2 de Beethoven'dan bağlamaya aktardığım Fur Elise eseri mevcut.
İki tane çoksesli halk müziği topluluğunda aranjör olarak görev alıyorum...

Ha tabii şunları demeyi unuttum. İ.T.Ü. Kimya mühendisliğini bitirdim ve bu sene de İ.T.Ü. Moleküler Bioloji ve Genetik bölümü yüksek lisans programını bitiriyorum. Bu kadar alakasız bölümü bitirmeme rağmen müzisyen olmak, stüdyoda çalışmak en çok istediğim şeyler...
 
Bende cok erken yasta okuma ogrenmisim. Bilmem hatirlayan var mi, TRT'de bir dizi gibi birsey vardi. Okuma yazma bilmeyen yetiskin koy halkina goya okuma yazma ogretirlerdi dizide. Buradan kendi kendime okuma yazma ogrenmisim. Ozel Dost Ilkokulundaki ogretmenim Sema Dayi annemi cagirmis okula, Tonguc'a niye okuma yazma ogrettiniz falan diye sormus. Annemde kendi kendime ogrendigimi aciklamis, ilkokul ogretmenim de benim bu cocuga birsyeler ogretmem cok zor olacak ve daha sonraki akademik hayatinda da bu yuzden cok sorun yasayacak demis. Ayni sey Esenis Kolej'inde hazirliga giderken basima geldi. Ogretilen ingilizceyi zaten ilkokuldan biliyordum falan. Burada network admin'lik okudum ve zaten bilmedigim pek fazla sey ogrenemedim. Akademik hayatimin cok parlak olmamasinin nedenlerinden biri de buydu zaten ve birinci siniftan bunu tespit edebilen ilkokul hocasinin da ellerinden opmek gerekir diye dusunuyorum. Ben de bunu gecen sene tesaduf eseri annemden ogrendim bu detayi.
 
Evet evet o TV programları hayatımızı allak bullak etti. Hep zeki çocuk muamelesi görüp daha sonra bir şeyleri başaramadığımızda büyük hayal kırıklıklarına yol açtık. Dolayısıyla hayal kırıklığı yaratmamak için üzerimizde hep bnüyük bir baskı vardı. Ah o Tv programları mahvetti bizi...
 
Mustafa YAZICIOĞLU,01.10.1981 İstanbul doğumlu bir vatandaş..1987 yılında bir doğum günü sabahı babasının hediyesi olan 3 aktav mini keybord ile siyah beyaz tuşlar üzerinde yolculuğuna başlamış,1988 yılında Zuhal GÜVEN'in rehberliğinde ilk Piyano derslerine başlamıştır..Zuhal GÜVEN ile birlikteliği 99 yılında hocasını kaybedene dek sürmüştür.. :( (Nur içinde yatsın)..bu eğitim süreci içerisinde aynı muheteremden armoni ve kompozisyon dersleride almıştır..96 yılında İ.S.O eşliğinde Racmaninoff'un 3.Piyano konçertosunu çalar C.R.R de..bu onun ilk ve son ciddi konseri olur..(daha öncesinde bi kaç öğrenci konserinde yer almıştır) zaten düzensiz giden hayatı gittikçe çatallaşmaya başlar ve hayattan beklentisi pek yoktur..lise dönemi hayatının en kötü dönemleridir..(bu dönem dandik olarak nitelendirdiği bi kurumun kendisini esir aldığı dönemdir :evil: )çok iyi bir öğrenci olmasına karşın okul ile arasında soğuk duvarlar vardır..97 yılında liseyi bitirip İ.T.Ü Müzikoloji bölümüne girer fakat sıkılıp bırakır..sonra Doç.Dr Server ACİM ile armoni,kompozisyon ve film müziği üzerine çalışmaya koyulur..bu dönem tam 2 yıl evine kapatır kendisini..zorunlu olmadıkça dışarı çıktığı olmamıştır (şaka değil :oops: )..bu zamanda hazırladığı bi kaç çalışma TRT nin hazırladığı bi kaç belgeselde kullanılır..(Kapadokya ve Everest)..bu olaydan sonra kendi evinde stüdyo kurma girişimlerine başlar..hemen sonrasında ardı ardına 3 defilenin müziklerine imza atar..(GÖÇMEN koleksiyonları:Matematik,İnsomnia ve Hayaletler),araya birde tiyatro müziği sıkıştırır (Spartaküs oyuncuları :"Sefiller")..2000 yılında Prof.Dr.Mark LİNDLEY ile tanışır ve çalışır..sonrasında hayatının kararını verir ve tamamen film müziklerine yönelir..2001 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi kompozisyon bölümüne girer,halen okumaktadır..5 Mayıs 2005 günü Müziktek ile tanışır :D burada çok güzel bi ortam bulur.. bi kaç arkadaşı ile ortak çalışmalar yaparlar..(29 ekim belgeseli için 2 parça)..2005 yılı sonunda Winter Night Music Productions adında bir Post Production şirketi kurmaya karar verir ve bunun çalışmalarına halen devam etmektedir..(kısa zaman sonra hazır olacak herşey :wink: )..ve yine 2005 yılı ortalarında güzeller güzeli bi hatunla nişanlanır :D işte sonuç bu..pek parlak olmasada parlatmaya devam..hayat güzeldir :p :wink:
 
Bende 83'den 87'ya okudum orada. Sahip degistirdigi donem ilkokul ogretmenim Tercuman'a gectigi icin 5. sinifi Tercuman'da okudum. Beni yilliktada bulabilirsin buyuk ihtimal. Dosttaki ilk ç sinifi bizdik...
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst